2 Temmuz 2017 Pazar

Çeşme'den Bir Fıstık Yeşili Geçti


Merhaba, bu kez sizlere etkinlik ya da k-drama postu ile gelmedim sevgili okuyucular.

Bugün günü birlik ailecek gittiğimiz Çeşme gezimizi anlatacağım. ^^ Belki gitmek isteyenler, gidemese de görmek isteyenler olabilir diye paylaşmak istedim. 

Aslında Çeşme'ye gitmek gibi bir fikrimiz yoktu, yola çıktıktan sonra otobanda Urla'ya giderken kendimizi Çeşme yolunda bulduk. Yol üstünde verilen ani bir karardı. Sonra dedik tamamdır bugün keşif günü... Arada ailecek bunu yapıyoruz zaten. 

Her neyse. Önce Çeşmeye girdikten sonra kısa bir süre sonra Dalyan'da kendimizi çok garip site sarmalında bulduk. Araba bizi "Ladin Otel"in oralara kadar götürdü. Bu görüntüler Ladin Otel'den ve onun karşısında bulunan bir beachten... 




Görüntüde bulunan denizi gayet temiz, dibi taşlı ve oldukça derindi. Ladin otelin karşısındaki beach oldukça sığdı. Galiba sonradan doldurulan bir alandı. Otele ait alan tahmin ettiğiniz gibi dışarıya kapalıydı. Harika bir iskelesi vardı ama. Şezlonglar ahşap iskelenin üzerinde tamda güneşe karşıydı. 

Site ve evler de harikaydı hani. Sessiz, sakindi... Ah bu arada neden Çeşme tatil gününde kalabalık değildi derseniz... Ne yazık ki İzmir'in incisi Çeşme'de büyük bir sorun yaşanıyor şu günlerde. Denize giren insanlar denizden vücutlarında petrol atığı taşıyarak çıkıyor. Girenler sosyal medyada sürekli vücutlarındaki siyah bölgeleri çekip atıyor. :( Atık denizin dibinde, toprağın altındaymış ve öğrendiğime göre bu sorun 10-15 yıl daha sürebilirmiş, anca temizleniyormuş deniz. 

Bugünkü tecrübelerime dayanarak sakin, çok fazla insan akınına uğramayan koyların bu soruna pek karışmamış olduğunu söyleyebilirim. Devam edeyim. :)

Daha sonra yol bizi "Pırlanta" sahiline götürdü. Pırlanta deme sebepleri de bembeyaz kumlar güneşte öyle  bir parlıyor ki... Ben abartı falan sanmıştım ama gerçekten harika. İncecik, beyaz kuma sahip... Günü birlikçiler, karavanıyla gelenler... Ortam fazlasıyla cümbüştü. Aşırı bir dalga vardı. Denizi de çok temiz değildi açıkçası. Kuma bir şey diyemem ama deniz... Cık. Birde yanlış bilmiyorsam sörf eğitimi veriliyormuş orada. :)




Oradan da yolumuz "Altınkum"a düştü. Ama orası pek içimizi açmadı ne yalan söyleyeyim. Neden mi? Halk plajına hiç rastlamadık aksine her yer beach... [Ama bildğiniz halk plajı falan varsa oralarda lütfen bana yazın. kkk ] Babam daha önce hep oraların normal plaj olduğunu söyledi. İzmirliyiz ama İzmir'i tanıma ve keşfetme fırsatımız hiç olmayan bir aileyiz desem yeridir. Yani ilk defa tanışıyor gibi gezdik Çeşme'yi. Kaldı ki ben en son 2 yıl önce çalıştığım mimarlık şirketiyle çeşme ölçüsü almaya gitmiştim. Tadını çıkartmak için vaktim yoktu bile... Ay yine lafı dolandırdım. ^^ Ne diyorduk? Heh. Hande Yener'in "Neon" beachi falan hep oralarda bu arada. Fun beachi falan gördük... Evet hani şu tanesi 90 liradan lahmacun yenilen yerlerden... Giriş sadece 60 TL. Üzerinize afiyet bizde gözler büyüdü ve ortamı terk ettik. Tüm gün kalınacak olsa verilebilir ama beş dakikalık için değmezdi. 

Daha sonra yolumuza Altınkum'a yaklaşık yarım saat uzaklıktaki "Deliklikoy" ile devam ettik. GPRS bizi öyle bir aldı götürdü ki çok garipti. Gidene kadar doğruluğundan emin olamadık. Ama neyseki doğru bir hedefe vardık. ^^ Deliklikoy ve halk plajına varmak Altınkum tarafından oldukça zordu. Hani derler ya dere tepe düz gittik diye... Aynen de öyle. Ne bir eksiği ne bir fazlası... 


Bu harika denize sahip olan yer Deliklikoymuş. Tabi biz bu gezdiğimiz her yeri neredeyse ilk defa görüyoruz. Halk plajında iki sene önce düğün fotoğraf çekiminde bulunmuştum. Fotoğrafçı geride Deliklikoy var demişti. Kısmet bugüneymiş. Bu arada deniz resmen uyuyordu! Çarşaf gibiydi. Ve en önemlisi de Deliklikoy dahil tüm plajlarda lüks tekneler, yatlar vardı. Kim bilir hangi ünlüler dibimizdeydi? 

Denizi tertemizdi. Kumsalı yoktu, aksine hep kayalıktı. Sığ mı ya da derin mi yüzmediğim için bilmiyorum ne yazık ki. Ama insanlar oldukça eğleniyor ve sevmiş gibiydi.


Deliklikoy'un ardında gördüğünüz tekneli yer de halk plajı. Keşke unutmasaydım da çekseydim. Giremedik bile. Park halindeki arabalar öyle bir doldurmuşlardı ki orayı... Tepeden görebildik ne kadar kalabalık olduğunu. Açıkçası iğne atsan yere düşmeyecek, insanlarla dip dibe oturmak istemediğimiz için arabayı bir yere park edip inmedik bile. 

Oradan da Alaçatı'dan geçtik. Herkes öyle yorulmuştu ki, kimsenin gözü gezmeyi görmedi bu nedenle hemen eve döndük. Ama yine gitmek için sözümü aldım tabi ki. Bundan sonra bu şekilde keşif günlerimiz olacağı konusunda anlaştık. Çandarlı, Urla, Seferihisar, Karaburun... Allah nasip ederse yine bu tarz yazılar yazarım okundukça. Vlog ya da gezi blogu pek tarzım değil ama hiç gitmeyenler için sadece fotoğraf bile olsa paylaşırım. ^^



Bunlar da Çeşme'nin meşhur rüzgar türbinleri. İki senede eklendikçe eklenmiş. Çok şaşırdım. Hatta yıkılmış bir köyün bile dibine yapılmışlardı. Keşke rengarenk olsalarmış. Geçerken dedim ki, bu türbinler Kore'de olsa kesin ticari zekalarını falan kullanırlardı. Ne bileyim rengarenk olsalar, dağlarda rengarenk çiçekler olsa, yol üstünde ailecek eğlenilebilecek bir alan olsa... O yolda ayak sürekli debriyajda fena oluyor yahu. Bir soluklanmak için Starbucksdan başka bir şey göremedim. *Heol* 

Bu postlukta bu kadar olsun. Gezi blogu değiliz ama ilk defa böyle bir geziyi sizlerle paylaşmak istedim. Umarım hoş vakit geçirmişsinizdir minnoşlarım. Sonraki postlarda görüşmek üzere.

Bana ulaşmak ya da çektiğim fotoğrafları takip etmek için takip edebilirsiniz:

1 Temmuz 2017 Cumartesi

Son Zamanlarda Dramalarda Neler Oluyor? #26


Herkese merhabalar. 

Bu seriyi sizler için aylara bölmüştüm. Yani sık sık kısa da olsa güncelleyecektim. Lakin meşguliyetten pek fazla zaman ayıramadım, üzgünüm. Fazla bekletmetmeden konuya giriş yapıyorum.

Man to Man: Kesinlikle izlenmesi gereken bir bromance tarzı dramalardan. Ayrıca aksiyon, komedi ve aşk karışımı bir drama. Park Hae Jin'in oynadığı karakter yer yer bana çok farklı gelmişti ama kısa zamanda alıştım. Açıkçası yüzde yüz önerdiğim dramalardan birisi oldu kendisi. 

My Secret Romance: Mini dramaymış final bölümü geldiğinde şok içerisinde anladım ne yazık ki. Sung Hoon başroldeyse o drama kesinlikle mini drama oluyor. Bu da beni üzüyor. SungSong couple beni aşırı cezbetti. Song Ji Eun'u çoğunlukla Heo Young Ji'ye benzettim ama olsundu. Eğer eski tarz Kore draması izlemek istiyorsanız kaçırmayın derim.

Şimdi Haziran ayı dramalarına sizler için tanıtıma ekleyeceğim. ^^ Bu arada değinmek istediğim bir şey var dramalar ile ilgili. +32 bölüm gözünüzü korkutmasın. Bildiğim kadarı ile aslında eski sistem ile 16 bölüm fakat Çin, Kore dramalarının çok uzun olduğundan yayınlama sorunu yaşadıklarını belirtmiş. Kore de çareyi bir bölümü ikiye bölerek yayınlamakta bulmuş. Anlayacağınız yeni sistem aslında eski sistemle aynı şeye denk geliyor Kore ve bizler için. Sadece Çin bir günde yarım bölüm yayınlıyor.

Başrollerinde; Flower Boy Next Door dramasından tanıdığım Yoon Si Yoon, I Miss You, Lovers of Music, Nine Plus Boys'dan tanıdığım Lee Se Young ve The Producers, Because it's first time, Goblin dramalarından tanıdığım Kim Min Jae'nin olduğu 32 bölümlük drama The Best Hit:


Dramada aynı zamanda Loving You, The Producers, Love in the Moonlight, The Legend of the Sea dramalarından, My Sassy Girl, Windstruck, Sad Movie, My Might Princess, Hello Ghost, Never Ending Story, Steal My Heart filmlerinden tanıdığım Cha Tae Hyun da var. Dramada idol grup üyeleri de yer alıyor. Mesela; WJSN/Cosmic Girls üyesi Bona ve Astro Chae Eun Woo.

Ben izlemeye başladım. Eski sistem ile 16 bölüm olan bir drama. Absürt ve abartıda var ama inanın rahatsız etmiyor komik bir şekilde. Konusuna gelecek olursam; Yoo Hyun Jae 1993'te en popüler sanatçılarındandır. Fakat bir gün garip bir şekilde ortadan kayboluyor. Hayranları, sevdiği kadın yasa giriyor. Fakat bir gün çok garip bir şey oluyor ve Hyun Jae kendisini hafızasını kaybetmiş bir şekilde 2017 yılında buluyor. Hem de nerede ve ne şekilde? :D Hafızasının yerine gelmesi için sığındığı yer ya aslında kendi oğlunun evi çıkarsa? İşte bizleri komedi sarmalı bekliyor. Dramada Hyun Jae'nin kayboluşunun perde arkasını izliyor olacağız. ^^ Şimdi sizlerle trailerlarını paylaşayım ki izlemeyenler bir fikir edinebilsin. 


(Ayrıca bu şarkıyı cidden çok sevdim. "Taşi marhaebaa..." :D:D)


Başrollerinde; The Spy, No Blood No Tears, Welcome to Dongmakgol, Murder Take One, The Divine Weapon, Castaway on the Moon, Countdown, Confession Murder, The Plan Man filmlerinden tanıdığım Jung Jae Young, Marrying the Mafia filminden tanıdığım Kim Jung Eun ve Yang Se Jong'un olduğu 16 bölümlük drama Duel:


Dramada insanların klonlarının arasındaki çekişmeyi konu alıyormuş. Bir dedektifin kızı ortadan bir gün kayboluyor. Dedektif kızını ararken o gün birbirinin aynısı olan iki adam görüyor. Galiba bizler de dedektifin kızını ararken bu klonlarla arasındaki savaşını izleyeceğiz. 

Açıkçası dramanın adı basında çok yer aldı. Afiş ve tanıtımlarda drama oldukça sinematik bir tavır sergilemiş. Ayrıca drama bir OCN draması. Yani bu kanalın markası ile yayın hayatına başlıyor. OCN dramalarını izleyenler bilir ki kanal hep kalitesini konuşturur. Mimlenmiş bir kanalda harika bir drama diyebiliriz anlayacağınız. Trailerını izleyince denilenlere hak vereceksiniz.


Başrollerinde; God's Gift dramasından, Classic, Perfect Game filmlerinden tanıdığım Cho Seung Woo ve Master of Study dramasından tanıdığım Bae Doo Na'nın olduğu 16 bölümlük drama Secret Forest:


Şimdilerde savcı olarak görev yapan Hwang Shi Mok, çocukken geride duygu eksikliği bırakan bir beyin ameliyatı geçirmiştir. Hem aklı başında, mantlıklı bir adam hem de soğuk ve yalnız bir adamdır. Bir gün bir dava ile karşı karşıya gelir ve yüzbaşı polis olan Han Yeo Jin ile yolları kesişiyor. Rüşvet alımını sonlandırmak ve bu cinayet zincirini çözmek için birlikte çalışmaya başlarlar.

Benim hemen başına oturacağım bir drama değil ama izleyeceğim kesin. Çünkü trailerları dikkatimi çekti. ^^ Sizde izlemek istersiniz belki diye trailerları şuraya bırakıverdim. 


Başrollerinde; Faith ve Angry Mom dramalarından tanıdığım Kim Hee Son ve Scent of A Woman, I Do I Do dramalarından, S Diary, She's on Duty, The Worst Guy Ever ve The Five filmlerinden tanıdığım Kim Sun A'nın olduğu 20 bölümlük drama Woman of Dignity:


Bir zamanlar uçuş görevlisi olan Woo Ah Jin, kayınpederinin iflas etmesiyle kocası tarafından aldatılır. Park Bok Ja ise sosyeteye girmeye çabalayan bir kadındır. Dramada Woo Ah Jin'in dibe vurmasını ve Park Bok Ja ile yollarının kesişmesini izleyeceğiz. ^^

İkiside sevdiğim oyuncular lakin açıkçası izleme listemde yer almayan bir drama. Sizler izlemek isterseniz buraya trailer bırakıveriyorum.


Bu postlukta bu kadar sevgili okuyucular. ^^ Temmuz ayı postunda görüşmek üzere. ^^